Belediye Başkanları Cumhurbaşkanı Yardımcısı Atanabilir mi?

Millet İttifakını oluşturan siyasi partilerin genel başkanlarının 6 Mart 2023 tarihinde kamuoyu ile paylaştıkları “Geçiş Sürecinin Yol Haritası” başlıklı uzlaşma metninin 12. maddesinde “İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanları Sayın Cumhurbaşkanının uygun gördüğü zamanda ve tanımlanmış görevlerle Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak atanacaklardır.” denilmektedir. Kamuoyunda belediye başkanları görevde olduğu süre içinde Cumhurbaşkanı yardımcısı olarak atanmalarının mümkün olup olmadığı tartışılmaya devam etmektedir. Bu makalede, belediye başkanlarının görevdeyken Cumhurbaşkanı yardımcısı olarak atanıp atanamayacağı ve görevlerinin sona erip ermeyeceği değerlendirilecektir.

1. Belediye Başkanlığı görevi ile Cumhurbaşkanı yardımcısı görevinin aynı kişi tarafından yürütülmesi Anayasa’ya aykırıdır

1982 Anayasası’nın 104/8. maddesinde Cumhurbaşkanının görevleri arasında “Cumhurbaşkanı yardımcıları ile bakanları atar ve görevlerine son verir.” denilmektedir. Anayasa’nın 106/1. maddesine göre, “Cumhurbaşkanı, seçildikten sonra bir veya daha fazla Cumhurbaşkanı yardımcısı atayabilir.”. Aynı maddenin 3. fıkrasında, “Cumhurbaşkanının hastalık ve yurt dışına çıkma gibi sebeplerle geçici olarak görevinden ayrılması hallerinde, Cumhurbaşkanı yardımcısı Cumhurbaşkanına vekâlet eder ve Cumhurbaşkanına ait yetkileri kullanır.” denilmektedir. Aynı maddenin 5. fıkrasına göre, “Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar, Cumhurbaşkanına karşı sorumludur.”. Cumhurbaşkanı Teşkilatı Hakkında 1 Numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 1. maddesinin 3. fıkrasına göre,  “Cumhurbaşkanı, yetkilerinden bir kısmını gerektiğinde sınırlarını yazılı olarak belirterek astlarına devredebilir.”. Bu hükümlere göre, Cumhurbaşkanı tarafından atanan ve ona karşı sorumlu olan, kendisine verilen görevleri yerine getiren Cumhurbaşkanı yardımcıları, Cumhurbaşkanının hiyerarşik astıdır. Yürütmenin başı olan Cumhurbaşkanı ile Cumhurbaşkanı yardımcıları arasında hiyerarşik bir ilişki söz konusudur.

Bir kimse aynı anda iki tüzel kişiliği temsil edemez. Cumhurbaşkanı yardımcıları vekaleten de olsa merkezi idarenin başı olarak devlet tüzel kişiliğini temsil edebilmektedir. Belediye Kanunu’nun 37. maddesine göre “Belediye başkanı, belediye idaresinin başı ve belediye tüzel kişiliğinin temsilcisidir.”. Dolayısıyla bir kimse hem belediye başkanı olarak belediye tüzel kişiliğini hem de Cumhurbaşkanı yardımcısı olarak merkezi idarenin tüzel kişiliğini temsil etmesi, Türk idari teşkilat yapısına (merkezi-mahalli idare ayrımı) ve yerinden yönetim ilkesine aykırılık oluşturur.

İdarenin bütünlüğü kenar başlıklı Anayasa’nın 123/2. maddesine göre “İdarenin kuruluş ve görevleri, merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayanır.”. Mahalli idareler kenar başlıklı Anayasa’nın 127/1. maddesine göre, “Mahallî idareler; il, belediye veya köy halkının mahallî müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere kuruluş esasları kanunla belirtilen ve karar organları, gene kanunda gösterilen, seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzelkişileridir.”. Belediye başkanlığı seçimle oluşturulan mahalli idare organıdır. Aynı maddenin 2. fıkrasında, “Mahallî idarelerin kuruluş ve görevleri ile yetkileri, yerinden yönetim ilkesine uygun olarak kanunla düzenlenir.” denilmektedir. Belediye başkanlarının seçim ve görevi münhasıran kanun konusu olduğundan Cumhurbaşkanı kararnamesi ile düzenlenemez. Kanunla, mahalli idarenin seçilmiş organına atama yoluyla merkezi idare hiyerarşisi içinde görev verilmesi, “yerinden yönetim ilkesine” aykırı olur. Anayasa’nın 127/5. maddesine göre “Merkezî idare, mahallî idareler üzerinde, … kanunda belirtilen esas ve usuller dairesinde idarî vesayet yetkisine sahiptir.”. Yerinden yönetim ilkesi gereğince merkezi idare ile mahalli idare arasında ancak vesayet ilişkisi kurulabilir, hiyerarşik ilişki kurulamaz. Belediye başkanları Cumhurbaşkanı yardımcısı veya bakan olarak atandıklarında merkezi idarenin hiyerarşik yetkisi içinde girmiş olmaktadır. Bir kimse hem denetleyen hem de denetlenen konumunda olamaz. Bu durum açıkça Anayasa’nın 127. maddesine aykırılık oluşturmaktadır.

2. Belediye başkanları Cumhurbaşkanı yardımcısı veya bakan olarak atandığında görevi kendiliğinden sona erer

Anayasa’nın 127/4. maddesine göre, “Mahallî idarelerin seçilmiş organlarının, organlık sıfatını kazanmalarına ilişkin itirazların çözümü ve kaybetmeleri, konusundaki denetim yargı yolu ile olur.”. Danıştay Kanunu’nun 24. maddesinin 2. fıkrasına göre, “Danıştay, belediyeler ile il özel idarelerinin seçimle gelen organlarının organlık sıfatlarını kaybetmeleri hakkındaki istemleri inceler ve karara bağlar.”. Belediye Kanunu’nun “Belediye başkanlığının sona ermesi” kenar başlıklı 45. maddesinin 1. fıkrasına göre, “Belediye başkanlığı, ölüm ve istifa hâllerinde kendiliğinden sona erer.”. Belediye başkanı, Cumhurbaşkanı yardımcılığı görevine atandığı tarihte, Anayasa’ya aykırı bir şekilde bağdaşmaz bir görevi tercih ettiğinden istifa hükümlerine kıyasla görevi kendiliğinden sona ermiş kabul edilmelidir.

Nitekim Danıştay 1. Dairesinin 21/09/993 tarih ve 1993/194 E.sayılı kararında benzer bir durum hakkında istenen “istişari görüş” kararında, bakan olarak atanan belediye başkanının görevinin, atandığı tarihte kendiliğinden sona ereceği belirtilmiştir. İstişari düşünce isteminde, “belediye başkanı iken bakanlığa atananların belediye başkanlığının kendiliğinden mi, yoksa istifa suretiyle mi sona ereceği ve bu durumda hangi tarihte belediye başkanlığından ayrılmış sayılacakları hususlarında” görüş sorulmuştur. Danıştay oluşturduğu içtihat metninde şu argümanları ortaya koymuştur:

  • Anayasanın 109.maddesinin son fıkrası, “Bakanlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi Üyeleri veya milletvekili seçilme yeterliğine sahip olanlar arasından Başbakanca seçilir ve Cumhurbaşkanınca atanır; gerektiğinde Başbakanın önerisi üzerine Cumhurbaşkanınca görevlerine son verilir.” hükmünü taşımaktadır. Bu hükme göre, bakanlığa atananlar, atama işlemiyle bakan sıfatını kazanmakta ve görevleri süresince de bu sıfatı taşımaktadırlar.
  • Dairemizin 16.9.1993 günlü ve 1993/137 sayılı kararında da açıklandığı üzere, Anayasanın 112., 82. ve 127.maddelerine göre, milletvekili olmayan Bakanlar Kurulu Üyelerinin, bu sıfatı taşıdıkları sürece belediye başkanlığı görevini yürütebilmeleri olanaksızdır. Bir başka deyişle, belediye başkanlığı göreviyle bakanlık görevinin aynı kişi tarafından yürütülmesine anayasa hükümleri engeldir.
  • Sözü edilen Anayasa hükümlerinin bir sonucu da, belediye başkanı iken bakanlığa atananların, belediye başkanlığı görevinin kendiliğinden ve atama işleminin gerçekleştiği tarihte sona ereceğidir. Öte yandan, 1589 sayılı Belediye Kanununun 26.maddesi, milletvekili iken belediye başkanlığına ya da belediye başkanı iken milletvekilliği ne seçilenlere tercihte bulunma hakkını tanımıştır. Bu hüküm, ancak belediye başkanı iken milletvekilliğine seçilenler hakkında uygulanır. Belediye başkanı iken milletvekili olmadan bakanlığa atananlara, bu hükmün uygulanması söz konusu olamaz.
  • Bu durumda, belediye başkanı iken bakanlığa atananlar, yukarıda değinilen Anayasa hükümleri gereğince belediye başkanlığı görevini sürdüremeyeceklerinden, bunların, andiçme ve istifaya gerek olmadan atama işleminin gerçekleştiği tarihte belediye başkanlığının kendiliğinden sona ereceği görüşüyle dosyanın Danıştay Başkanlığına sunulmasına karar verildi.[1]”.

Sonuç olarak, mahalli idarenin seçilmiş organının, merkezi idare hiyerarşisi içinde bir göreve atanması halinde, atandığı tarihte görevi kendiliğinden sona erecektir. Bu iki görevin aynı kişiye verilmesi, Anayasa’nın 127. maddesinde belirtilen yerinden yönetim ilkesine açıkça aykırılık oluşturur. Mahalli idarelerin organlarının seçimi ve görevleri münhasıran kanun konusu olduğundan CBK ile düzenlenmesi Anayasa’nın 104/17. fıkrasına; kanunla düzenlenmesi Anayasa’nın 127. maddesine aykırı olacaktır.

19.03.2023.

Prof.Dr. Abdurrahman EREN


[1] Danıştya 1. Diaresi, 1993/194 E.  ,  1993/168 K. “İçtihat Metni” Karar Tarihi : 21/09/993.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın